Kitap Adı: Silo
Yayın Evi: Monokl
Sayfa Sayısı: 520
Benim Puanım: 8 / 10
Bugün yorumlamaya geç kaldığım, ama hala etkisinde olduğum bir
kitapla karşınızdayım. Kitabımızın künyesini zaten yorum başlangıcında
görüyorsunuz, benim puanımı da. Silo benim Kış Şenliği’ nde okuduğum altıncı
kitabımdı. Kitabı ilk defa kitap yorumlarını severek okuduğum Buğra Eskiçınar
vasıtasıyla duymuş ve ardından da şenlik listemde yer vermiştim. Uzun süredir
okumadığım tarzda bir kitaptı ve açıkçası tadı damağımda kaldı!
Öncelikle belirtmeliyim ki kitap bana George Orwell’ in Bin Dokuz
Yüz Seksen Dört’ ünü anımsattı. Ne yönden derseniz; yine insanların
düşünmelerini engellemek için koyulan yasaklar, hepsine verilen
sınıflandırılmış işler, tüm insanları kontrol etme çabasıyla aralarındaki
iletişimi minimuma indirecek düzeyde tasarımlar, insanları bilinmeyen ile
korkutma dahası düzenin bozulmaması için kişileri alıştırma gibi hatları bana
bu kitapları birbirine benzer kıldı.
Kitabımız bir Silo’ da geçiyor. İnsanların Silo’ larda adeta
saklanan tohumlar gibi yaşamasının sebebi ise, dünyanın artık insan yaşamı için
uygun olmayacak derecede zehirli olması. Siloda o kadar çok çarpıcı kural var
ki; bir kitabımızda en temel silo kuralı temizlik. Öncelikle şunu belirtmeliyim
ki, silo halkı tamamen dış dünyadan kopuk değil, silonun En-Tepe’sinde bulunan
camlardan dünyanın ne kadar gri olduğunu izleyebiliyorlar. İşte temizlikde bu
camları silmek için silodaki işlevleri sorgulayan kişilerin, yasaklı konuları
konuşan kişilerin yani bir nevi düzeni sorgulayarak isyan eden kişilerin bu
camları silmek için dışarıya yani dünyaya gönderilmesi işlevi. Ancak nedense
dış dünya o kadar kötü ki temizliğe giden kimse dönmüyor! Ta ki tek bir kişiye
kadar! Öyle ya her isyan, her düşünce sınırları aşınca gelişip, çoğalmaz mı?
İşte kitabımızda da bir kişinin silodaki temizlikten sağ çıkarak bütün bu silo
düzenini açığa çıkarması ile sonlanıyor. Devamı mı? Bir sonraki kitaba...
Distopya tarzı kitapları sevenler için şiddetle önerebileceğim bir
kitap. Benim için ilk yarısı az sıkıcı gelse de sonlarına doğru yok artık
demeye başladım, hala daha etkisinde olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim.
Altını çizdiğim yerler ise:
“Attığımız her adım
kim olduğumuzu belirler.”
“İsyan diye bir şey
gerçekte yok,sadece kademeli bir kaçış var. Sadece bilenlerin neden olduğu,
dışarı çıkmak isteyenlerin yarattığı bir kaçak.”
“O iyi bir adamdı,
ancak kalbi kırıktı. Bu da en iyilerini bile alaşağı eder.”
“Umutlarımız, bizden
öncekilerin icraatları, dünyanın ne olabileceği... işte Miras’ ımız bu. Engel
olmadığımız kötü şeyler ve bizi bu noktaya getiren hatalar... bunlar ise
geçmişimiz.”
Kitabı beğenmenize sevindim. :) İlk başlarda dediğiniz gibi biraz yavaşlık vardı ama sonradan tamamıyla açılıyor. :)
YanıtlaSilBu arada sizde güzel yorumlamışsınız. Umarın sizinle beraber bu roman bir kaç kişiye daha ulaşabilir. Benim hakkımdaki düşünceleriniz içinde teşekkür ederim. :)
SilYorumlarınız için teşekkür ederim :) Birkaç kişiye bile iyi kitaplar önerebilirsem ne mutlu bana :)
Sil